05 Ekim Osmanlı Yatırım Gündem Analiz


ÖZET
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 3194 sayılı İmar Kanununda yapmayı planladığı değişiklikle Rant Vergisi konusunu yeniden gündeme getirdi.
- Dövizli sözleşmelerin TL'ye dönmesi tebliğ taslağına ilişkin istisna ayrıntıları yayınlandı.
- Kamu bankalarının sermaye benzeri tahvil ihracı ve bunları İş-Kur'un almasına ilişkin iki ayrı resmi makamdan açıklama geldi.
- Yabancı on hafta üstüste çıkıştan sonra tahvil alırken, şirketler döviz mevduatını azalttı
- Analiz: TÜFE bazlı Reel Efektif Döviz Kur Endeksi Eylül ayında önceki 64.88 seviyesinden %5.0 değer kaybederek 61.62'ye düşüş gösterdi. Kurlar bu seviyede kalırsa Ekim'de yükselecek.
- Hazine'nin bugün 17:30'da açıklayacağı Eylül ayı nakit bütçe dengesinin yaklaşık 9 milyar TL açık vermesini beklemekteyim.
- ABD'de  Eylül ayında tarımdışı istihdamın 180 bin artacağı öngörülürken, işsizlik oranının ise %3.8'e gerileyeceği öngörülüyor. Ortalama saatlik kazançların yıllık %2.9 seviyesinde kalması beklenmekte.


Rant vergisi yeniden gündemde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 3194 sayılı İmar Kanununda yapmayı planladığı değişiklikle Rant Vergisi konusunu yeniden gündeme getirdi. Bakanlığın hazırladığı yasa taslağına göre imar planında konut olarak görülen arsanın AVM'ye dönüştürülmesi veya kat sayısının beşten 15'e çıkması gibi plan değişikliklerinde arsa değerindeki artışın tamamı devlete ödenecek.
Hürriyet'in haberine göre 12 maddelik kanun taslağıyla İmar Kanununa plan değişiklikleriyle ilgili bir madde eklenmesi öngörülüyor. Söz konusu madde, "Yoğunluk artışı, bina yüksekliği, kat adedi, kullanım amacı değişikliğine yönelik uygulama imar plan değişikliği sonucu değerinde artış olan taşınmaz maliklerinden, taşınmazın artan arsa değerinin tamamı 'değer artış payı' olarak alınır. Değer artış payı bedelinin tespitinde, imar planı değişikliği sonucunda taşınmazın imar durumunda kıymet bakımından meydana gelecek artış dikkate alınır ve 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun'un 11'inci maddesinde belirtilen bedel tespiti esasları gözetilir" hükmünü içeriyor. Değer artışının ne kadar olduğuna ise idarenin oluşturacağı değer tespit komisyonu karar verecek. Ancak komisyonun tespiti, en az iki lisanslı gayrimenkul değerleme şirketinin bulduğu rakamın aritmetik ortalamasından az olmayacak. Vatandaş, taşınmazın değer artış payını ödeyinceye kadar tapu kütüğüne şerh edilecek. Bu parselle ilgili satış, ipotek, trampa, kiralama ve benzeri işlemler bedel ödeninceye kadar duracak. Değer artış payı ödenmeden yapı ruhsatı düzenlenemeyecek. Değer artış payının yüzde 30'u imar planı değişikliğini onaylayan ilgili idarede açılacak kamulaştırma hesabına, yüzde 30'u bakanlığın dönüşüm projeleri özel hesabına, yüzde 40'ı Hazine ve Maliye Bakanlığı'na yatırılacak. Taslak hazırlıklarında değer artış payının önce yüzde 70'inin kamuya, yüzde 30'unun ise arsa sahibine verilmesi üzerinde durulsa da son aşamada tamamının kamuya gitmesi kararı alındı.
Hangileri yasak, hangileri değil?
Dövizli sözleşmelerin TL'ye dönmesi kararnamesi kapsamında hazırlanan tebliğ taslağına ilişkin yeni ayrıntılar dün basında yer aldı. Habertürk'tehangi sözleşmelerin yasak kapsamına girdiği hangilerinin istisna olduğu tek tek açıklandı. Aşağıda vermekteyim;
Konut ve işyeri satışları ve kiraları: Türkiye'de yerleşik kişiler; kendi aralarında, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul satışı veya kira sözleşmelerinde sözleşme bedelini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramayacaklar.
İş sözleşmeleri: Türkiye'de yerleşik kişiler; yurt dışında ifa edilecekler dışında kalan iş sözleşmelerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak yapamayacaklar.
Hizmet sözleşmeleri: Türkiye'de yerleşik kişiler kendi aralarında döviz üzerinden veya dövize endeksli danışmanlık ve aracılık dahil hizmet sözleşmesi imzalayamayacak.
Bu yasaktan istisna tutulan durumlar şöyle:
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
- İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
- Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri.
Eser sözleşmeleri: Türkiye'de yerleşik kişiler; kendi aralarında gemilerin inşası dışında kalan eser sözleşmelerini döviz üzerinden yapamayacak.
Menkul satış sözleşmeleri: Türkiye'de yerleşik kişiler; kendi aralarında, iş makineleri dâhil taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış ve kiralama sözleşmelerini döviz üzerinden yapabilecek.
Leasing sözleşmeleri: Gemilere ilişkin finansal kiralama ve leasing sözleşmeleri döviz üzerinden yapılabilecek. Finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedeller döviz cinsinden kararlaştırılabilecek.
Vatandaş olmayıp Türkiye'de yerleşik kişiler: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye'de yerleşik kişilerin akdedecekleri, taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenebilecek.
Kamu kurumları: Kamu kurum ve kuruluşları ile bu kurum ve kuruluşların savunma sanayii sektöründe doğrudan veya dolaylı pay sahipliğinin bulunduğu şirketler, gayrimenkul satış ve kiralama dışında kalan sözleşmeleri döviz üzerinden yapabilecek.

Yabancı şirket şubeleri: Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye'de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgelerde yer alan şirketlerin taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmeleri döviz üzerinden yapılabilecek.
Havayolu şirketleri: Yerli havayolu şirketleri ile bu şirketlere teknik bakım hizmeti veren Türkiye'de yerleşik kişiler, gayrimenkul satış - kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri döviz üzerinden yapabilecekler.
Çek ve senetler: Döviz yasağı konulan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek çek, senet gibi kıymetli evraklarda yer alan bedeller döviz veya dövize endeksli olamayacak.
Kıymetli madenlere endeksleme: Uluslararası piyasalarda fiyatı döviz cinsinden belirlenen kıymetli madenlere ve/veya emtiaya endekslenen sözleşmeler, dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirilecek.
Yurt dışındaki şubeler: Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışındaki; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, işlettiği veya yönettiği fonlar, "Türkiye'de yerleşik" olarak kabul edilecek.
Eski taşıt kiralama sözleşmeleri: Daha önce akdedilmiş bulunan iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri devam edecek.
Dövizden TL'ye geçirilmesi gereken sözleşmelerde yer alan bedellerin TL'ye çevrilmesinde taraflar arasında mutabakata varılamazsa, 2 Ocak 2018 tarihi ve öncesinde akdedilen sözleşmelerde bedeller bu tarihteki Merkez Bankası efektif satış kuru (3.7776 TL) kullanılarak Türk Lirası'na çevrilecek. 2 Ocak'tan sonra imzalanan sözleşmelerde ise sözleşme tarihinde geçerli kur dikkate alınacak. Söz konusu tutarlar sözleşmenin yenileme dönemine kadar uygulanacak. Yenileme döneminde tekrar tespit edilecek tutarlar ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı geçemeyecek. 

Buna "kamu kaynaklarının daha etkin kullanımı" denemez

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, piyasalarda yakından takip edilen İşsizlik Sigortası Fonu'na ait 11 milyar TL'nin üç kamu bankasına aktarılmasına ilişkin sürecini "kamu kaynaklarının daha etkin kullanılması" olarak tanımladı. Kalın dün kabine toplantısının ardından gazetecilerin üç kamu bankasına İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 11 milyar lira aktarılmasına yönelik soruya şöyle yanıt verdi:
- Kamu fonları devletin içerisinde zaman zaman farklı yerlerde kullanılmıştır. Geçmişte de bu oldu. Özal döneminden beri bu tür uygulamalar yapılmıştır, AK Parti dönemlerinde de yapılmıştır. Geçen sene de buna benzer birtakım kaydırmalar yapılmıştır. Burada herhangi bir risk, tehlike söz konusu değil.

- Yani kamu kendi içindeki kaynakları farklı birimlerde kullanacak şekilde birtakım tedbirler, tasarruflar alabilmektedir. Bu uygulama da ondan farklı bir şey değil. Buradan daha farklı anlamlar çıkartılması doğru olmaz. Tam tersine, aslında bu kamu kaynaklarının daha etkin kullanılması anlamında atılmış bir adım. Burada herhangi bir kayıp, risk söz konusu değil. 

Benim de bültenlerde ayrıntılı olarak yer verdiğim gelişme, aynı dönemde gerçekleşen Halkbank, Vakıfbank ve Eximbank'ın sermaye benzeri tahvil ihraçlarında İş-Kur'un alıcı olduğu ve alım için gereken kaynağın İş-Kur'un portföyündeki devlet tahvillerinin satışının (aynı bankalara) BIST borçlanma piyasasında yüksek fiyatla tescil edilerek yaratıldığını ortaya koyan ve Uğur Gürses tarafından yayınlanan verilerle su yüzüne çıkmıştı.İşsizlik Sigortası Fonu Ağustos sonu itibarıyla yaklaşık 124.3 milyar TL büyüklüğünde ve fonun maddi ve mali varlığının; yüzde 89.05'i tahvil yüzde 10.95'i ise mevduattan oluşuyor.
Öte yandan, konuyla ilgili yeni bir gelişme olarak tartışmanın Meclis'e de taşındığı anlaşılıyor. Gürses'in dünkü yazısında, başta Garo Paylan olmak üzere, Durmuş Yılmaz'ın da bu konuyu Plan soruları ile Bütçe Komisyonu'nda gündeme getirdiği belirtiliyor. Bu konu komisyonda hazır bulunan Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Bülent Aksu'ya sorulmuş ve aşağıda yer alan tutanaklardan Bakanlığın bilgisi dahilinde yapılan bir işlem olmadığı ve iki kurum kendi inisiyatifleriyle beraber bu işlemleri yaptıkları anlaşılıyor; 

3 Ekim 2018 tarihli TBMM Plan Ve Bütçe Komisyonu tutanaklarının 109. Sayfasından:

BAŞKAN – Sayın Aksu, Sayın Bakan Yardımcımız, Sayın Paylan'ın sormuş olduğu soruya ilişkin elinizde bir bilgi var mı? Bilgi varsa söz vereyim, yoksa vermeyeceğim.
HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI BÜLENT AKSU – Cevap vereyim.

BAŞKAN – Peki, buyurun.
BÜLENT AKSU – Efendim, biliyorsunuz, bizim Bankacılık Kanunu'muzda sermaye benzeri kredi veyahut sermaye benzeri işlemler var. Bunlar genel olarak bankacılıkta tier 1, tier 2, birinci sınıf, ikinci sınıf sermaye benzeri işlemler olarak nitelendirilebiliyor. Bu bahsedilen işlem Hazine ve Maliye Bakanlığının bilgisi dâhilinde yapılan bir işlem değildir. İki kurum kendi inisiyatifleriyle beraber bu işlemleri yapmışlardır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İşsizlik Sigortası Fonu mu yaptı?
BÜLENT AKSU – Evet, İşsizlik Sigortası Fonu'nun, biliyorsunuz, bir yönetim kurulu var. Dolayısıyla bu iki kurum kendi aralarında bu işlemleri yapabilirler. Bu işlemler sonuçta bir kredi de olabilir…
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ama kanun dışı.
BÜLENT AKSU – Yok, kanun dışı değil. Sonuçta yapılan iş…
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hayır, kanun dışı.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Yani İşsizlik Fonu'nun gelirlerine baktığımızda, tahviller ve 3 kamu bankasına mevduat yapabilir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Yalnızca mevduat yapabilir.
BÜLENT AKSU – Bendeki bilgi bu şekilde ve Hazine ve Maliye Bakanlığının yönlendirmesiyle yapılan bir işlem de değil, bilgisi dâhilinde olan da bir işlem değil. Sonuçta iki kurum birbirlerinin kâğıtlarını alıp satma konusunda serbestler. Bu, Sermaye Piyasası tarafından onaylanmış, aynı zamanda BDDK tarafından da onaylanmış işlemlerdir.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Buna bir itirazımız yok.
BÜLENT AKSU – Yani kanunsuz bir işlemin…
BAŞKAN – Efendim, sadece şunu söylüyor: "İşsizlik Fonu'nun kanununa aykırı bir işlemdir." deniliyor. Onu da tabii ki ilgili kurum…
BÜLENT AKSU – Yani SPK ve BDDK onayı alınarak yapılmış bir şey.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Aksu, anlaşılmıştır.
Habertürk'te Rahim Ak ise, işlemin yönetmeliğe değil ama daha önce yayınlanan bir tebliğe uygun olduğunu yani işlemi yasal olduğunu yazmış,ancak operasyonun yasa kılıfına uydurulmasından çok şeffaf olmayan bir şekilde ve kamu kaynağı sayılmayacak bir varlık üzerinden yapılmasının asıl rahatsızlık yaratan unsur olduğu da unutulmamalı;
- İşsizlik Sigortası Fonu'nun yönetmeliğinde fonun yatırım yapacağı alanlar sayılırken devlet tahvili, repo ters repo ve mevduat sayılmış. Yani kamu bankalarının çıkardığı tahviller sayılmıyor. Ancak başka bir tebliğ var ki İşkur'un kamu bankalarının tahvillerine yatırım yapmalarını olanaklı kıldığını söyleyebiliriz.
- Tebliğin adı Kamu Hazinedarlığı Genel Tebliği. 8 Aralık 2016'da yasalaşmış. Bu tebliğ adından da anlaşılacağı gibi kamu kurumlarının finansman mali kaynaklarını nasıl kullanacağını belirliyor. Tebliğin kapmasına giren devlet kurumları sıralanırken genel bütçeli kamu idareleri, özel bütçeli idareler, belediyeler ve dördüncü sırada fonlar sayılıyor. Liste sosyal güvenlik kurumları, KİT'ler diye devam ediyor. Yani bu kurumlar tebliğin hükümlerine uyacak deniliyor.
- Tebliğin 5'inci maddesi 'Uygulama ve kullanılacak araçlar' başlığını taşıyor. Başlıktan anlaşılacağı gibi yukarıdaki kurumların mali kaynaklarını kullanırken hangi araçlarını kullanacağı sayılıyor. Maddenin d şıkkında aynen şu ifade yer alıyor: "Kamu sermayeli bankalar tarafından ihraç edilen borçlanma araçları ile 07/06/2013 tarih ve 28670 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan III-61.1 sayılı Kira Sertifikaları Tebliği uyarınca kamu sermayeli katılım bankalarının kaynak kuruluş/fon kullanıcı olarak yer aldığı kira sertifikaları ihracı ve katılım bankacılığı prensiplerine uygun piyasalarda emtia alım-satımına dayalı katılım bankacılığı prensiplerine uygun finansman yöntemleri." İşte bu tebliğ ile İşkur'un devlet bankalarının ihraç ettiği tahvillere yatırım yapabileceği yani işlemin yasal olduğu anlaşılıyor.
Yabancı on haftalık çıkıştan sonra tahvil alırken, şirketler döviz mevduatını azalttı
Merkez Bankası'nın yurtdışı yerleşikler portföy hareketleri haftalık verisine göre, 21 Eylül ile biten haftada yabancıların hisse senetlerinde çıkış yönüne dönmesine karşılık, tahvillerde 10 hafta üstüste çıkıştan sonra hafif alıma geçtikleri gözlendi. Söz konusu dönemde yabancı yatırımcıların hisse senetlerinde 153mn dolar satımda, buna karşılık devlet tahvillerinde 74mn dolar satımda ve özel sektör tahvillerinde (ÖST) ise 17mn dolar alımda bulunduğu, böylece toplam net çıkışın ise 62mn dolar olduğu izleniyor. Toplamda ise, yılbaşından bu yana hissedeki birikimli değişim 1 milyar 407mn dolar ile çıkış yönünde kalırken, tahvil akımları da 865mn dolar ile çıkış yönünde devam ediyor. ÖST'den de birikimli çıkış 405mn dolar olurken, toplam portföy çıkışı ise yılbaşından bu yana yaklaşık 2.68 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.
Öte yandan, yurtiçi yerleşiklerin mevduat ve katılım bankalarındaki döviz hesaplarındaki gelişmelere ilişkin yeni verilere göre, 28 Eylül haftasındaDTH hacminde gerçek kaynaklı hafif artış gözlenmiş. Gerçek kişilerde 659mn dolar artış ve ticari YP'lerde ise 584mn dolar azalış yaşanınca yerleşiklerin mevduatında net artış 78mn dolar olmuş. Söz konusu haftada değişimlere sabit parite ile bakıldığında ise 610mn dolar ile daha sert artış görülüyor. Geçen yıl DTH hacminde gözlenen artış 19.8 milyar dolar ve sabit parite ile ise 13.3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmişti. Bu yıl ise DTH hacminde yılbaşından bu yana 11.0 milyar dolar azalış varken, sabit parite ile bakıldığında ise 9.4 milyar dolar azalış gözleniyor.
Ayrıca, TCMB'nin haftalık döviz rezerv verisine bakıldığında 28 Eylül haftasında toplam rezervlerde 474mn dolarlık sınırlı artış kaydedildiği görülüyor. Altın rezervlerinde 166mn dolar düşüşe karşılık brüt döviz rezervlerinde 660mn dolar artış gözlenmiş. Bu artışın bankaların ROM kullanımında yükseliş olmasından kaynaklandığı görülüyor. Sonuç olarak, brüt döviz rezervi 67.0 milyar dolar ve toplam rezervler 84.7 milyar dolara yükselirken, net uluslararası rezervler ise 26.4 milyar dolara düştü.
Reel kurdaki düzeltmeyi sınırlayan yüksek enflasyon
Dün TCMB tarafından açıklanan TÜFE bazlı Reel Efektif Döviz Kur Endeksi (REDK) Eylül ayında önceki 64.88 seviyesinden %5.0 değer kaybederek 61.62'ye düşüş gösterdi. Bu ise, 2003 bazlı endeksin yeni tarihi düşük seviyesi oldu. Eylül ayında ortalama kur sepeti nominal artışı %11.8 olurken, enflasyonun %6.30 yükselmesi ve dış enflasyon ile farkı da dikkate alınınca reel değer kaybı nispeten sınırlandı. Ekim ayına ise 6.50-6.60 kur sepeti seviyesinde devam ediyoruz, yani önceki ay ortalamasının %4-5 civarı altındayız. Bu şekilde kalmaya devam ederse, enflasyonun %3 civarı olabileceğini de dikkate aldığımızda reel kur endeksinin 67.0 civarına doğru toparlanacağı anlamına geliyor.
Öte yandan, BIS tarafından yayınlanan dünyadaki tüm ülkelerin reel kur endekslerini (2010=100) içeren çalışmada, Ağustos sonu itibarı ile Türkiye reel kur endeksi 52.1 seviyesinde bulunuyor. BIS Türkiye endeksi ile TCMB endeksi korelasyonunun çok yüksek olduğunu da biliyoruz. Eylül ayı için reel değer kaybını dikkate aldığımda BIS endeksinin 49.6 civarına gerilediği söylenebilir. Yani Eylül 1994'den beri görülen en düşük seviyede. Endeksin tarihi düşük seviyesi 43.0 ile Nisan 1994'de görülmüştü.
TCMB'nin endeksinin geçmiş değerlerini bulmak için BIS endeksi değişimlerini kullandığımda ise, REDK serisini 1994 başına kadar geri götürebiliyorum. Bu endeksin 2001'de gördüğü en düşük değer   70.8 iken, yıl ortalaması ise 83'den yüksekti. 1994'de ise dip 54.5 seviyesi iken yıl ortalaması 68 civarıydı. Diğer taraftan, Türkiye endeksinin 80 seviyesinin üzerinde olan Brezilya ve G.Afrika gibi aynı gruptaki EM ülkelerinden %35 civarı aşağıda kalması, hatta son dönemde belirgin değer kaybına uğrayan Arjantin'in reel kur endeksinin (62.7) bile altında olması ise rekabet gücü ve TL'nin adil değeri algılamaları açısından olumlu bir konumlanma olarak görülebilir. Dünyadaki 61 ülkeyi içeren BIS endeksinde Türkiye'den daha düşük endeks değerine sahip tek ülke Venezuella olarak görünmektedir. Daha önce de sıkça vurguladığım gibi, TL'nin reel değerinin 1994 krizindeki seviyelere yakın olması, artık "ucuz" seviyeler olarak algılanacak büyük bir düzeltmenin gerçekleşmiş olduğunu düşündürüyor. Ancak bunun daha geniş kesimler tarafından algılanabilmesi ve TL'ye dönüşü getirmesi için öncelikle ekonomiye olan güvenin yeniden tesis edilmesi, enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması gerekli olacaktır. Aksi takdirde, enflasyon-devalüasyon sarmalı TL'nin nominal ve reel değer kaybını sürekli olarak yukarılara taşımaya devam edecektir.
Trend enflasyon %50'nin üzerine çıktı
Merkez Bankası dün, her enflasyonu takip eden işgününde olduğu gibi, Aylık Fiyat Gelişmeleri Raporu'nu yayınladı. Raporda, enflasyondaki artışın ana sürükleyicilerinin temel mal, gıda ve enerji fiyatları olduğu, başta hizmetler olmak üzere döviz kuru geçişkenliği görece düşük olan kalemlerde dahi yüksek fiyat artışları kaydedildiği, enerji ile ara malları kanalıyla maliyet baskılarının oldukça güçlendiği belirtilmiştir. Ayrıca, çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları ve ana eğilimlerinin sert bir şekilde yükseldiğinin (Grafik) altı çizilmiştir. Grafikten bu seviye %50'nin üzeri olarak okunmaktadır. Dayanıklı mal grubundaki fiyat artışında mobilya (%9.9), otomobil (%13.9) ile beyaz eşya kalemlerinin (%17.7) öne çıktığı, diğer temel mal grubu fiyatlarında ise kişisel bakım ürünleri, konut ile ilgili bakım-onarım malzemeleri, ev tekstili gibi ithal girdi bileşeni yüksek ürünlerin sürükleyici olduğu belirtilmiştir. Enerji fiyatlarındaki belirgin artışın ise, elektrik ve doğalgaz fiyat artışları ile Ağustos'ta yapılan akaryakıt ürünlerine ilişkin ÖTV düzenlemesinin sarkan etkisine bağlı olarak gerçekleştiği belirtildi. Raporda ayrıca, gıda fiyatlarındaki gerileme de derinlemesine analiz edilirken, işlenmemiş gıda grubunda  taze meyve-sebze fiyatları bir önceki aya göre yüksek bir oranda arttığı, diğer işlenmemiş gıda grubunda süt, kırmızı et, kuruyemiş ve pirinç fiyat artışlarının öne çıktığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak, çekirdek enflasyon eğiliminin (mevsimsellikten arındırılmış üç aylık ortalama enflasyonun yıllıklandırılmış hali) çok sert artışla %50'nin üzerine çıkması, kurlardan fiyatlara geçiş etkisinin devamı ve artan girdi maliyetleri baskısının ortaya koyduğu görünümün, TCMB'yi enflasyonun seyri konusunda yukarı yönlü riskleri ön planda tutmaya ve para politikası duruşunu ilave sıkılaştırmaya zorladığı söylenebilir.
Fonlama hafif yükseldi
Merkez Bankası'nın toplam fonlaması dün 146.4 milyar TL'ye yükselirken, fonlamanın tamamı haftalık repo ihalesi ile sağlandı. Bu doğrultuda,ortalama fonlama maliyeti de %24.0 seviyesinde oluştu.
Öte yandan, kur takası ihalesinde 60 milyon dolar geri dönüşe karşılık bugün valörlü 1 milyar dolar tutarında bir hafta vadeli döviz depo karşılığı TL depo ihalesi açılırken, TL faiz oranı %24.0 ve Dolar faiz oranı %2.25 oldu. İhaleye 215 milyon dolar teklif gelirken, teklifin tamamı karşılandı.Bugün ise 275 milyon dolar geri dönüş bulunuyor.
Eylül'de nakit bütçe açığı geçen seneye yakın
Hazine'nin bugün 17:30'da açıklayacağı Eylül ayı nakit bütçe dengesinin, Hazine'in ay içindeki iç ve dış borçlanmaları ve geri ödemelerini ve TCMB nezdindeki mevduat bakiyesini dikkate alarak yaklaşık 9 milyar TL açık vereceğini öngörmekteyim. Geçen yıl aynı ayda 9.9 milyar TL ile hafif daha yüksek açık verilmişti. Maliye'nin 15 Ekim'de açıklayacağı tahakkuk bazlı verinin öncüsü olan bu verideki gerçekleşme bütçede Ağustos'ta görülen belirgin kötüleşmenin daha ileri taşınmadığını düşündürdü.
ABD'de tarımdışı istihdam ve ücret artışları açıklanıyor
Dün, ABD'de haftalık işsizlik maaşı başvuruları 207 bin ile beklentiden fazla geriledi.
Bugün ise, ABD'de Eylül ayında tarımdışı istihdamın 180 bin artacağı öngörülürken, işsizlik oranının ise %3.8'e gerileyeceği öngörülüyor. Enflasyonist baskılar açısından kritik bir gösterge olan ortalama saatlik kazançların yıllık değişiminin ise %2.9 seviyesinde kalması beklenmekte.

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar